İÇ CEPHE SAĞLAM -1-
24-27 Ekim tarihleri arasında Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa’ya gittim. Son günlerin tartışma konusu olan iç cepheyi gözlemledim. Bu konuda ben de oluşan izlenimleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ben öğretmen lisesini 1972-1976 yılları arasında Diyarbakır’da okudum. Yöreyi, insanlarını az çok tanıyordum. Aradan geçen 48 yılda acaba ne gibi değişiklikler olmuştu merak ediyordum. Kobani ve Hendek olayları, sonrasında her seçimde bölücü örgütle işbirliği aleni olan son adı ile DEM partiye ısrarla oy vermeleri beni endişeye sevk etmişti.
Diyarbakır’da geziye 5 yıl yaşadığım Dağkapı’dan başlamak beni fazlası ile geriye götürdü. Hatıralarımın canlanmasına yol açtı. Sonra ilk olarak 27 şehit sahabenin mezarının olduğu ve çeşmelerinden buz gibi sular akan Hz. Süleyman camiini ziyaret ettik. Biz o dönemde şimdi müze, valilik misafir ağırlama konutu v.s. olan bölüme hiç girmemiştik. Meğerse orada çok sayıda tarihi eser varmış.
Okuduğum yıllarda dört ayaklı minare ile Hz. Süleyman Camii arasında kalan bölümde bir keresinde nüfus sayımı sırasında görevli olarak gitmiştim. O bölümdeki dış surları, camileri, konakları, kiliseleri görmemiştik. Hendek olaylarında meydana gelen yıkım sonrası buraları boşaltılmış, yeşillendirilmiş, restore edilmiş.
Bu yapıların açığa çıkması turizm açısından iyi olmuş. Dışarıdan gelenler araç geçmeyen dar sokaklardan kurtulmuşlar. Şehir merkezi de daha bir canlanmış. En büyük sorun yolların dar olması. Bu nedenle merkeze yakın yeraltı otoparkları yapılması gerekiyor.
Gazi caddesinin diğer tarafı hala dar sokaklı duruyor. Burada eski tarihi evler muhafaza edilmeli. Ancak bulmaca gibi rehbersiz bulunamayan Ziya Gökalp evi, belediyenin şairler evi gibi yerler daha kolay bulunabilmeli.
Cuma namazını Mekke’deki Harameyn, Medine’deki mescidi Nebi, Küdüs’teki Mescidi Aksa, Şam’daki Emevi camiinden sonra 5. ci camii olarak bilinen Diyarbakır Ulu Camide kılmak nasip oldu. İyi ki bu geziye çıkmışım, İyi ki Cuma namazını Diyarbakır Ulu camiinde kılmışım dedirten bir Cuma hutbesi dinledim. Yıllardır endişe içinde takip ettiğim “bölünme sorununun olmadığına kani oldum.
Biz Diyarbakır’a ulaşmadan otobüste rehberimiz Diyarbakır’da söylemlerinize dikkat edin diye bizleri uyarmıştı. Öğrencilik yıllarım merhum Alpaslan Türkeş’in Diyarbakır mitingini engellemek için yapılanlar gözlerimin önüne geldi. Cuma öncesinde birkaç askeri helikopter merkez üzerinde turlamış biz de acaba bir durum mu var, Kobani ve Hendek olayları burada oldu acaba nasıl bir Diyarbakır bizi bekliyor diye endişeliydik. Diyarbakır Ulu camii imamı (Allah ondan razı olsun) ismini dahi bilmiyorum öyle bir hutbe okudu ki kardeşlik birlik ve barış kokan her cümlesine cemaatin verdiği olumlu tepki bizim endişelerimiz yok etti. Hocanın hutbesinden bazı cümleleri buraya yazarsam konu daha iyi anlaşılır.
“ Ey muhammed aleyhisselama gönül veren müm’in kardeşlerim”
“Cenabı Allah bizleri her türlü fikri ve itikadi belalardan emin eylesin”
“Bir Hadisi şerifte peygamberimiz “Vatanı korumak için bir gece nöbet tutmak bir ay nafile oruç tutmaktan daha hayırlıdır . Mümin nöbet tutarken ruhunu Allah’a teslim etse amel defteri kapanmaz Allah onu rızıklandırmaya devam eder“ diye buyurmuştur.
“Bu hadis bize üzerinde Müslümanların yaşadığı İslam devletinin ne kadar önemli olduğunu hatırlatmaktadır “
“ İçinde yaşadığımız devletin, vatanın kıymetini bilmeden yaşarsak yaşadığımız topraklar bizlere zehir olur.”
“Vatanı muhafaza etmek sadece vatanı muhafaza etmek değildir, içinde yaşayanların namusunu, iffetini, dinini korumakta vatanı muhafaza etmektir. “
“Bu topraklar bize miras bırakılmış ise ecdadımızın imanla irfanla mücadelesi sonucu bize bırakılmıştır.
“ Allah’ı teala Kur’anda “üzülmeyin gevşemeyin “ayetini hatırlatarak müminler bir binanın tuğlaları gibi birbiri ile iç içe olmalıdır buyurmuştur.”
“Ne oldu bize de biz bu hale geldik ne oldu bize de ümmet bilincini yitirdik ne oldu da biz Kur’andan uzaklaştık ne oldu da bize Hz. Peygamberin sünnetinden koptuk, ecdadımızın ruhu ve heyecanı bu mu idi Ecdadımız Malazgirtte savaşırken bu ruhlamı savaştı ecdadımız Çanakkale’de savaşırken bu heyecanla mı savaştı “
“Sultan Alparslan Malazgirtte savaşmaya giderken Diyarbakır’dan Kürtler ve Türkler onbin kişilik ordu ile giderek ona katıldı. Alpaslan’a Malazgirt savaşını kazandırttılar. O gün ecdad Türk Kürt ayırımı yapmadan, alevi sünni ayırımı yapmadan, batı doğu ayırımı yapmadan mücadele ettiler”
“Ama bugün Amerika’nın, İsrail’in, batının maşası olmuşlar. Müslüman kanı akıtılmaya devam ediliyor. Çanakkale’ye gidin görün Çanakkale’yi kazandıranlar da bu toprakların evlatlarıdır. Cevat paşa bu topraklardan gitmiştir. O gün sen şu ırktansın diye mücadele etmediler. Bu zaferleri bize kazandıran iman ruhu idi. Ümmet olma bilinci idi. Biz ümmet olma bilincini yitirdik. Ümmet demek rabbani bir yola girmek demektir ümmet demek cenabı Allah’ın kurduğu bir teşkilata üye olmak demektir. Ümmet demek yeryüzünde bu teşkilatın başı olan Muhammed Mustafa’ya er olabilmek demektir ama biz bırakın asker olmayı başka fikirlerin peşinde koştuk kardeşlerim bu fitnelerin, kanın önlenmesi tekrar Muhammed Mustafa’ya er olmaktan geçer. Tekrar kuran ve sünnete dönmekten geçer”
“Siz eğer bir olmazsanız dünya üzerindeki küfür kardeşi kardeşe kırdırtır sizleri böler ve parçalarlar emperyalist güçler bu topraklarda cirit atarlar. Emperyal güçlere karşı gelmenin yegâne ilacı yine Kuran ve sünnettir. “
“Peygamberimiz bir hadisinde “Bir gün gelecek çok olacaksınız ancak küfre esir olacaksınız niçin çünkü sizin kalbinize vehm girecek dünya sevgisi girecek gereği gibi kul ve ümmet olmayacak herkes kendi ırkınının peşinden gidecek herkes kendi ırkım en üstün ırk diyecek benim fikrim en üstün fikir diyecek oysaki en üstün fikir Allah’ın fikridir Allah’ın kanunudur kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır buyurdu . Allah zalimleri yok edecek “
“İsrail’in Gazze’de yaptığı zulümlere bakarak Lübnan’a saldırmasına bakarak ümitsizliğe kapılmayın. Ümmet ayağa kalktı mı Laile İllallahta birleşince bunlar çil yavrusu gibi dağılıp gidecekler.”
“Şehirlerimizi bombalarla huzursuz eyleyenleri kahru perişan eylesin” ( hep bir ağızdan amin )
“Şu ümmetin birlik ve beraberliğini Amerika’nın tahrikleri ile yok etmeye çalışan hangi örgüt olursa olsun Allah onları kahru perişan eylesin ümmeti Muhammed’e de birlik olabilmeyi kardeş olabilmeyi nasip eylersin” ( hep beraber amin sesleri)
“Kardeşlerim biz böyle idik Malazgirt’te böyle idik Çanakkale’de böyle idik Anadolu’nun İslamla tanışmasına yardım eden Kürtler nasıl Amerika’nın yardımı ile bu birliği yok etmeye çalışanlara pirim verebilir. Bu topraklar Müslümanlarındır ve Müslüman kalmaya devam edecektir. Bu topraklarda Türkler ve Kürtler kardeş yaşadılar ve ilelebet yaşamaya devam edeceklerdir. Kimsenin bu ümmetin evlatlarının arasına fitne ve fesat sokmaya gücü yetmeyecek. Allah onlara fırsat vermesin, onların fitnesini kursağında bıraksın hainleri kendi canları ve bedenleri ile meşgul eylesin ırkçılıkla bizi birbirimize düşürmeye çalışanlara fırsat vermesin Gazze’deki kardeşlerimizi muzaffer eylesin Amerika’yı İsrail’i darmadağın eylesin İsrail’e her türlü destek verenleri kahhar ismi ile kahreylesin Allah şu camideki gibi birlik ve beraberliği cami dışında da tesisi etmeyi nasip eylesin”(Hep beraber daha güçlü şekilde amin sesleri)
Allah ve resulüne itaat edin yoksa gevşersiniz ve gücünüzü kayıp edersiniz sabırlı olun çünkü Allah sabredenlerle beraberdir ayetini okuyarak hutbeyi tamamladı.
Rahatlamıştım.
Geziye daha bir güvenle devam ettik. Diğer illerimiz nasıl ise Diyarbakır’da aynı idi. Bu topraklar bizimdi. İnsanları bizim kardeşimizdi. Bu toprakların insanları Gazze’de Müslüman kanı döken Siyonist Yahudi İsrail bayrağı taşıyanlarla asla bir ve beraber olamazdı.
48 yıl önceki bildiğim tanıdığım Diyarbakır aynı yerinde duruyordu. Caminin avlusu müştemilatları da cemaatle dolu idi. Bizdeki LGBT ve diğer sapıklıklar Diyarbakır’da aleni değildi. Esnaf asla kazıkçı değildi. Saygıda asla kusur etmiyorlardı. Rehberimiz Vedat beye ve sonrasında diğer illerde rehberlik edenlere sormamız gereken tek bir soru kalmıştı.
“Peki neden hep DEM parti burada birinci çıkıyor” onu da sorduk. Cevaplarını ve bizim de fikirlerimizi sonraki yazıma bırakıyorum.
Allah’a emanet olun.
Av. Mustafa İlhan
Kayseri Strateji Derneği Başkanı