ÜÇÜ BİRLEYEBİLİR MİYİZ?
(Türkçülük/İslamcılık/Batıcılık)
Güçlü ve köklü bir milleti yenmenin en stratejik yolu onu bölüp birbirine karşı kışkırtmak ve gücünü kendi içinde eritmesini sağlamaktır.
1000 yıldan fazla İslam’a bayraktarlık yapmış bir milleti yenmenin çözümü olarak Batının akıllı insanları aynı yola başvurdular.
O milleti üç farklı rüzgârın anaforunda tutmaya çalışıyorlar.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde onu kurtarmak üzere canhıraş bir biçimde mücadele eden aydınlar genel itibariyle üç sınıfta ele alınabilir.
Türkçüler İslam Mecmuası’nda, İslamcılar Sebil’ür-Reşat, Batıcılar ise İçtihad Mecmuası’nda mücadelelerini sürdürüyorlardı.
Aslında İslam Mecmuası’nın mottosu da “Dinli bir Hayat, Hayatlı bir Din” idi.
Ve mecmua her sayıya Kur’an meali ve o ayetlerin kısa tefsiri ile başlıyordu.
Hanefi/Maturidi/Yesevi çizgide makasıdın sabit kalmasıyla beraber vesailin değişimine dair İslam Mecmuası yazar kadrosu radikal öneriler kaleme alırken; birkaç istisna dışında Sebil’ür-Reşat yazarları Eşarici bir çizgide daha muhafazakar yazılar kaleme almışlardı.
İçtihad Mecmuası yazarları ise maziyi Katolik bir taassup olarak ele alıyor çok daha radikal/Protestan görüş ve düşünceleri dile getirmekten geri durmuyorlardı.
Hepsinin önce Osmanlı Devleti’ni kurtarmak bu mümkün olmayacaksa küllerin yeni bir devlet kurmak gibi ortak bir gayeleri vardı.
Bu fikir damarlarının bugün de aynen devam ettiğini düşünüyorum.
Bu üç farklı yaklaşım siyasetten kültüre ve yaşam tarzına sosyal hayata yansıdığını söyleyebiliriz.
Bir zenginlik, farklılık olarak görülmesi gereken değişik fikir ve düşünceler bir araya gelerek değerlendirme ortamından yoksun.
Herkes fildişi kulesinden sadece kendi doğrularını tekrarlamakla ve karşı gibi gördükleri mahalleye ateş etmekle meşgul.
Ziya Gökalp, Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak derken bu ekolün aşama aşama birleşerek yürümesini kast ediyordu.
Her millet önce kendi öz kültürünü/dilini öğrenecek, İslam’ı makasıd sabit olmakla birlikte vesailini kendi öz kültürüne has biçimde yorumlayacak ve yaşayacak; kültür ve dini ile dünyadaki yaşanan değişim ve dönüşümleri yakından takip ederek oraya entegre olacak, katkı alacak, katkı sunacak.
Ali Fuat Başgil, “Türkiye’de ölmek istemeyen bir mazi ile hayata doğmak isteyen bir müstakbel var. Milletin selameti bu ikisinin kavgasını izlemekte değil; bunları barıştırmaktadır” demişti.
Bize şu günlerde bu üç akımı birleştirebilecek bilge kral Aliya İzzet Begoviç gibi hem doğuyu hem batıyı, kuzeyi ve güneyi bilen bir değer lazım.
Ne dersiniz?
Üçü birleyebilir miyiz?
CAN WE UNİTE THE THREE?
(Turkism/Islamism/Westernism)
The most strategic way to defeat a strong and deep-rooted nation is to divide it, provoke it against each other, and make it dissolve its power within itself.
The smart people of the West resorted to the same path as a solution to defeating a nation that had been the standard-bearer of Islam for more than 1000 years.
They are trying to keep that nation in the whirlpool of three different winds.
The intellectuals who fought hard to save the Ottoman Empire in the last periods can generally be considered in three classes.
Turkists continued their struggle in the Islamic Magazine, Islamists in the Sebil'ür-Reşat, and Westernists in the Ijtihad Magazine.
In fact, the motto of the Islamic Magazine was "A Religious Life, A Living Religion".
And the magazine started each issue with the meaning of the Quran and a short commentary of those verses.
While the Islamic Mecmuası writer staff wrote radical suggestions regarding the change of means while the purpose remained constant in the Hanafi/Maturidi/Yesevi line; With a few exceptions, Sebil'ür-Reşat writers wrote more conservative articles in an Asharist line.
The writers of Ijtihad Magazine, on the other hand, viewed the past as a Catholic bigotry and did not refrain from expressing much more radical/Protestant views and thoughts.
They all had a common goal, which was to first save the Ottoman Empire and, if this was not possible, to establish a new state among the ashes.
I think these veins of thought continue today.
We can say that these three different approaches are reflected in social life, from politics to culture and lifestyle.
It lacks an environment where different ideas and thoughts, which should be seen as richness and diversity, come together and evaluate.
Everyone is busy just repeating their own truths from their ivory tower and shooting at the neighborhood they see as the opposite.
When Ziya Gökalp said Turkification-Islamization-Contemporaryization, he meant that this school would unite and progress step by step.
Each nation will first learn its own culture/language, and although the purpose of Islam is fixed, it will interpret and live its means in a way specific to its own culture; By closely following the changes and transformations in the world with its culture and religion, it will integrate there, receive contributions and make contributions.
Ali Fuat Başgil said, “In Turkey, there is a past that does not want to die and a future that wants to be born into life. The welfare of the nation does not lie in watching these two fight; "It reconciles them," he said.
These days, we need a figure who knows both east and west, north and south, like the wise king Alija Izzet Begovic, who can unite these three movements.
Say what?
Can we combine all three?