BEŞERİYET ŞUURU…
Günlük ya da günübirlik konuşmaların hafızayı beşerde karşılığı ne ola ki? Burada ki konu başlığı bir akıl verme tutumundan uzakta akıl alma cesaretinin varlığına yönelik olsa gerek şahsımca.
Günlük tutmak ayrı bir meziyet elbette. Faydası vardır, fakat bizim çocukluk dönemlerinde kişisel gelişim hususunda duyulan ya da görülen bir değer olup olmadığı da tartışmaya açık bir konu değil elbette.
Beşeriyetin bir hafızaya sahip olması, tarihin ilerlemesinde bir önemi vardır. Edebiyatın inceliklerine dair söylenmesi ve yazılması gerekli olan olmayan her bir cümlenin karşılığının, değerine yönelik estetik bir formun varlığı kıymette değerini artırmakta galiba.
Edebi bir cümlenin günlük konuşmalardan uzakta tarihin, kendi içinde düştüğü notun birikimsel temelinde, coğrafyaları aşan bir yönünün olması, derdin ne olduğuna yönelik tarihsel bir içerikte barındırmaktadır bir yönüyle.
Günlük konuşmalar…
Günlük konuşmalara yönelik bir başlık atmış olmam, giriş kısmında girizgâhını yaptığım ifadelerin varlığına dair bir sorgulamanın ilk muştusu ve bir miladın başlangıç noktasına dair üç beş kelam muhabbet etmiş olmak, olsa gerek.
Şöyle, meseleyi de bir yoruma açmakta değil derdim. Neyin yorumunu ya da yorumlamayı kendine marifet sanmanın akıl vermekten öteye geçip geçmeyeceği de aşikâr.
Gündelik konuşmalar serisine aslında şuradan başlasam doğru olur. Ve bu başlangıç noktası aslında insanın nerede olduğunun da göstergesi olsa gerek. Çünkü gündelizm kaynağı olan, tüketim toplumu denilen kavramın içeriğini ciddi anlamda doldurmuş gibi gözükmekteyiz.
Tüketilen gündelik rutinde, hangi eşyanın değerinin ne olduğu ya da araç gereçlerin fiyat reçetesinin aylık maaş bordrosundaki yeri ya da bir oyuncak sahibi olmuş olmanın verdiği heyecanla ve yetişkin düşüncesiyle tüketilen ürünler. Bu yüzyıl galiba kapitalizmin zirve yaptığı bir yüzyıl olsa gerek.
Sadece bu mu? Hayır. Edebiyatın ve tarihin kendi içinde var olan estetik değeri olan cümleleri dahi araştırmadan okumadan değerine yönelik hızlı bir tüketim süreci söz konusu gibi gözükmekte. Biraz da sosyal medyanın etkisiyle mi bu süreç hızlandı dersiniz?
Mevzum kendi içinde bir gündelik konu değil elbette. Çünkü niyetin aslına dair konuşacak olursam uzun vadede bir elli yıl daha okunacak bir yazıyı yazmanın ve gelecek nesillere bırakılan edebi bir eserin sahibi olmanın bir derdiyle gündelizmin keyfi sohbetinden uzaktayım.
İnsan doğduğunu günden bu yana doğanın içinde. Mevzusu kendisi olduğu kadar bulunduğu iklimden, tarihten, coğrafyadan çevrenin doğal ve sosyolojik yönünden de bağımsız değil elbette. Kendi tarihine düştüğü notta sonuçta önemli. Bu notun önemi; gündelik, sığ ifadelerin dışında kendi kişisel gelişimine olan katkısının önemli olduğunu unutmaması olsa gerek. Okumak araştırmak asli görevi aslında insanın.
Netice de konunun aslı astarası, sonuç kısmında, ana temayı aramak bu yüzyılda cümlenin girizgâhını kaçırmak olacaktır. Dünya yörüngede hareket halinde ve ömür bitiyor.
Kalın sağlıcakla.