TEŞBİHTE HATA VAR MI?
Teşbih, kelimesinin kavramsal karşılığına dair bir ifade ile cümleye başlamak faydalı olacaktır. Ne anlama geldiği hususunda bilmeyenler ya da öğrenmek isteyenler için faydalı olma düşüncesiyle… Teşbih(benzetme).
Teşbihte hata var mı? Cümleye şu aradan başlayıp devamına dair üç beş kelam bir şeyler söylemek için belki motive amaçlı söylenmiş sözler dizisinde bir cümlenin teşbihte yerini konuşalım. Teşbihte yeri aslında doğru söze ne denir; cümlesinin eşliğinde kıymetli olsa gerek.
Akarsuyun önüne her vakitte bir taş atan olur; ifadesine dair bu haftanın yazısını deneme formatında kaleme almak istedim.
Akan suyun önüne her vakitte bir taş atan olur. Bu cümle gündelik hayatın içinde manidar bir yer kapladığı düşüncesindeyim. Ya da bazen akarsuyun tabanında, akarsuyun akış şiddetine bağlı olarak kendisinin sürükleyip getirdiği taşların bir müddet sonra mecranın tıkanmasına ya da akarsuyun yön değiştirmesindeki etkisi üç aşağı beş yukarı yaşam bilgisine sahip olanların malumudur.
Burada neyi derin düşünebiliriz, kısmında bir soru yöneltsem ve desem ki, taşın ağırlığının olup olmadığı ya da kendi işinde, kendi mecrasında ve kendi derdinde olmak gibi bir durumun karşısında insanı bulmak ibret verici. Ne yapmak gerektiği ve nasıl bir tepki vermek gerektiği hususunda kararsızım. Bir tavsiye verme durumunda ve mantığında da değilim. Çünkü verilen tepki de aslında akarsuyun önüne atılan bir taş gibi durmakta, diye mi düşünmeliyim.
Konuyu gündelik hayatın içinden alıp elit bir yere taşıma niyetinde de değilim. Aristokrat bir mantıkla değil, Anadolu irfanının bakış açısı içerisinde bir akarsuyun beşeri temsiliyetine ya da bir başarıyı temsil kabiliyetinin derinliği, çağları içine alacak kadar derin ve cümlenin tartıdaki yerine dair ise maddi bir değerle ölçülemeyecek kadar kıymetli olduğu su götürmez bir gerçek gibi durmakta.
Şu aradan devam edelim. Popüler kültürün elbette dayatmaları ya da şehirleşmenin getirdiği veriler de gündelik kavramın içerisinde yer almakta…
Şöyle, son dönemlerde dünya gündeminde psikologlara duyulan ihtiyaçta artmış gibi gözükmekte. Evvel zaman dilimi içerisinde sorunların gün yüzüne çıkmadığı gibi bir gerçek mi vardı. Ya da geçmişte insanın meşguliyeti ya da beynini meşgul edecek veriler mi yaygındı?
Ya da bugün için kentleşmenin getirdiği problemler mi söz konusuydu? Hadi daha ötesine dair teknolojinin gelişmesi gündelik hayatın kolaylaşması ile birlikte insanın meşguliyeti ve cevizin kabuğunu yirmi dört saatte ne ile doldurması gerektiğinin afallaması mıydı söz konusu mevzu?
Her ne ise; sonuçta insan beyninin derinliği hususunda düşünme kabiliyeti olan bir parçanın yaratılışına dair bir mevzu ortaya çıkarma derdinde de değilim. Yeni bir buluşa ya da bulunmuş olana yönelik bir keşife gerek var mı? Gerekliliği hususunda; yeni bulgularda, teknolojinin varlığı ve bilimin gelişmesi ile orantılı durmakta.
Daha da açık söylemek gerekirse, bir insanın insanlığa dair bir katma değerinin olması gerekir. Fakat buradaki üretim ise, olumlu ya da faydalı olup olmadığı konusu da önem arz etmekte; diğer türlüsü ise bir problem teşkil edebilir. Diğerinin diğeri hususunda bir problemin kaynağı konuşulacaksa şu sorulabilir; insanın birey temelinde beyinsel ve düşünsel boşlukta olması mıdır; bütün mevzu.
Sağlıcakla kalın.