YENİ EVLENECEK OLANLARA ÖNERİLER
Hayatın doğal akışı içinde dünyaya yeni gelen bebekler, bir yanda büyüyüp evlenenler ve diğer yanda bu dünyadaki imtihanını tamamlayıp ebedi âleme göç edenler vardır. Ne doğuma ne ölüme zaman biçilemiyor. Lakin evlilik için planlama yapabiliyoruz.
Düğünler kurulacak. Özleyenler, özlediklerine kavuşacaklar. Geniş ailelerden, yeni çekirdek aileler kurulacak. Evlenmek, düğün yapmak, yuva kurmak… Kulağa hoş geliyor. Peki, yuva kurarken ve yuvayı kurduktan sonra nelere dikkat etmeliyiz? Hadi gelin bu yazımızda; yeni evlenecek kardeşlerimize, yaşamlarını sevdikleri ile birleştirecek yavrularımıza birkaç hatırlatma yapalım. Uzun uzadıya nasihat olmasın ama ilaç gibi öneriler olsun isterseniz. Başlayalım o zaman…
Sağlam bir niyet, olmazsa olmaz. Allah rızası için, Allah’ın razı olacağı bir yuva kurmaya niyet edelim. Niyet sağlam olursa, Rabbimiz akıbeti hayır eyler inşallah. “Ben ve hayat arkadaşım, Rabbimizin emir ve yasaklarına göre yeni bir hayat anlayışı ile yeni bir yuva kurmaya niyet ediyoruz inşallah”.
Çevremizde çok mutlu ya da mutsuz görünen evlilikler olabilir. Dışarıdan gördüğümüz evlerin içinde, ne yaşandığını bilemeyiz. Her evlilik kendine özeldir. Lütfen evliliğinizi başkalarının evlilikleri ile kıyaslamayın. Siz, size özel olanı en güzel şekliyle yaşamaya çalışın. Kıyas, çok büyük bir zehirdir. Evliliğinizin zehirlenmesine fırsat vermeyin.
İnsanları eğlendirmek için ödeyemeyeceğiniz borçların altına girmeyin. El âlem ne der anlayışı ile gücünüzün çok üzerinde düğünler, gençliğinizin en kıymetli yıllarını heba eder. “Çok güzel düğün yapmış” derler. Organizasyon biter, kendi derdinizle baş başa kalırsınız. Aynı şekilde kadın ve erkek taraflarının bir birini olağan üstü yüklere zorlamaması, yeni evli çiftin geleceği ve geçimi için daha mantıklı olur.
Evlendiğinizde filmlerdeki gibi sırça saraylarda bir yaşam beklemiyor sizi. Böyle bir beklenti hem kadın hem erkek, iki tarafı da yorar. Ayaklarınız yere bassın ve gerçekçi bir hayat tarzı içinde olun. Peri masalları, adı üzerinde peri masalıdır ve gerçekle ilgisi yoktur. Gelirinizle orantılı bir gider anlayışının hâkim olduğu evlilik kurumu, yaşanabilir bir gelecektir.
Ben mükemmel değilim ve eşim de mükemmel olmayacak. İnsanız, duygularımız var. Eksik ve hatalı yönlerimiz var. Mükemmeli arayan ve mükemmeli düşleyen bir beklenti, evlilik kurumuna ciddi zarar verir. Yapabileceğimizin en güzelini yapmaya ve yaşamaya gayret edelim. Mükemmeliyetçilik anlayışı, önce bu beklenti içine giren kişiyi yıpratır.
Evlenmeden önce benim bir geçmişim vardı, evleneceğim insanın da bir geçmişi var. Ama adı üzerinde geçmiş. Geçmişimizle ilgili hayat arkadaşımızın bilmesi gereken ne varsa; sakladığımızda ileride karşımıza çıkıp ilişkimize zarar verecek ne varsa… Hepsi gizlenmeden yuva kuracağımız insana anlatılmalıdır. Beni ve hayat arkadaşımı rahatsız etme olasılığı olan bir gizem kalmamalı. Sonra? Sonra üzeri kapatılmalıdır. Sürekli bir yaranın kabuğu ile oynar gibi geçmiş, kaşınmamalıdır. Yaranın kabuğu ile çok oynarsak kanamaya başlar, ilişkimizi kirletebilir. O kirler çıkmazsa, hep bir mutsuzluk hali oluşur. Geleceğimizi, geçmişimizle ipotek altına almayalım.
Evlendikten sonra eşimizin sürekli bizi anlamasını, aklımızı, kalbimizi okumasını beklemeyelim. Eşimizden bizim için yapmasını istediğimiz ne varsa ve yapmamasını istediğimiz ne varsa… Lütfen açık, net, anlaşılır bir şekilde ifade edelim. Bu ilişkinin çok yararına olur. “Beni anla…” ya da “ O kadar uğraştım, beni anlamadı” şeklinde beklentiler, ilişkiye zarar verir.
İki ayrı dünyadan yeni bir yuva kurulduğunda, tartışmalar olması muhtemeldir. Problemler yaşanması kuvvetli ihtimaldir. Aile büyükleri, her zaman sorun çözmezler. Bazen sorunun kaynağı ailelerimiz olabilir. Eşimizle omuz omuza verip, sorunları halının altına süpürüp gizlemek yerine konuşmayı tercih ettiğimizde sorunları çözebiliriz. Küsmek yerine konuşmayı, sorun yerine çözüm üretmeyi, kendi başımıza değil omuz omuza vermeyi tercih edelim.
Evlendiğimizde, özenle korumamız gereken kavramlar var. Bence bunların başında saygı kavramı gelir. Çünkü evlenmek, birbirimizin sahibi gibi davranmak değildir. Önemli olan birbirimizin sahibi değil; birbirimizin can yoldaşı olabilmektir. Evlenmek birbirimizi boğmak değildir. Birbirimize nefes alacak, yaşam alanları bırakmaktır. Her şeyi birlikte yapmak zorunda değiliz. Kirpiler bile birbirlerine dikenleri batmayacak kadar yaklaşırken; “eşimizin, her şeyiymiş” gibi davranmak yanlış bir tutum olur.
Evlenmeden önce bir ben vardı. Beni ben yapan değerler, duvarlar vardı. Aynı şekilde evlendiğim insanın da değerleri ve duvarları var. Evlenince bu duvarların yıkılması gerekmiyor. Ama hayatı birlikte karşılayacak, güzel pencereler açmak gerekebilir. O pencerelerin önüne güzel çiçekler dikmeyi ihmal etmeyelim lütfen.
Hesapçı değil, hasbi bir yaşam tercih edelim. Hayata dair çok fazla hesap yaparak, hesapların içinde boğulmak, kimseyi mutlu etmez. Hele hele evliliğimizin üzerine, eşimizin üzerine hesaplar yaparak, beklentiler oluşturmak ilişkiye zarar verir. Hayatı hesapsız, umarsız yaşamak, yaşadığımız hayatın tadını çıkarmak, koşulsuz sevmek bize keyif verir.
İnsan vücudunda her organ, çift aratılmıştır. Göz, kulak, burun, el, ayak, ciğer, böbrek… Ama kalp sadece bir tanedir ve sol yanımızdadır. Hayatımızı birleştireceğimiz insanı bulup, ona sarıldığımızda kalbimiz eşini bulmuş olur. Böylesine ender bir eşleşme ile eşini bulan kalbimizi, gereksiz sebeplerden ötürü yormaya gerek yok. Kalbimiz her daim sevgiyle atsın. Kalbimizin tiktakları Hû Hû diye sevgi pompalasın damarlarımıza. Bir insanı sevmeyi beceremeyen kalp, asıl yaratıcısını sevmeyi öğrenebilir mi? Korkmayın sevmekten ve sevilmekten.