“Doğan Cüceloğlu bir seminerinde yere bir parça ekmek koymuş ve ‘Bu ekmeğe basabilecek biri var mı?’ diye sormuş salondakilere. Hiç ses çıkmamış tabii. ‘Sahneye gelip bu ekmek parçasına basana 100 dolar vereceğim’ diye devam etmiş. Salonda yine çıt yok! Fiyatı arttırarak 5 bin dolara kadar getirmiş. Bu sırada salonda bulunanlardan birisi ‘Hocam istersen 500 bin dolar ver yine bize o ekmeği çiğnetemezsin boşuna uğraşma!’ demiş. Doğan Cüceloğlu da ‘İşte değerler eğitimi budur’ diye noktayı koymuş.”
Belki bu hikaye sosyal medyada ya da okuduğunuz bir kitapta alıntı olarak çıktı karşınıza. Benim bu yazımda yer vermemin sebebi ise bu konu üzerinde sadece düşünmekle kalmamış olmayı istemek. Hepimiz kendi çocukluk yıllarımızı düşünelim şimdi. İçinde yetiştiğimiz değerleri, bir de hiç deneyimlemediklerimizi. Birimiz için büyüklerinin yanında ayaklarını uzatarak oturmak saygısızlıkken, diğeri için bu gayet doğal ve insani. Doğrusu hangisi, yanlış kim peki? Sahip olduğumuz değerlerin doğrusu yanlışı olmaz aslında, değerler görülür, öğrenilir, davranışları şekillendirir ve o davranışlar bizi sonuca götürür. Toplum ve gelecek “değerlerle” şekillenir. Yıllarca emek verilen, üzerinde çaba sarf edilen, şehrin tam ortasında sergilenen heykele bakıp göz ve ağzının yerlerinin farklı olduğunu gördüğümüzde “Bunun şurası yanlış olmuş” demeyiz. Çünkü biliriz ki heykeltıraş onun orasını öyle yapmak istemiştir. Onun doğrusu budur. Çıkacak şekle göre işlemiştir elindekini. Ve her heykeltıraşın heykeli tamamladıktan sonra öldüğünü, yaptığı heykelin ise hayat bulup tıpkı kendisini yapan heykeltıraş gibi kendine benzeyen bir heykel yapmaya başladığını, bu döngünün vadedilen sona kadar böyle devam edeceğini düşünelim. İşte toplum da böyledir. İnsanları kendi hamurundaki değerlerle işler ve ortaya bir eser çıkarır. Duruşuyla, davranışıyla, seçimleri, konuşması ile ortaya çıkan eser, toplum değerlerinin vücut bulmuş halidir. Soyut örneklerden gerçekliğe dönecek olursak, peki şu an toplum neden “değerlerin yok edilmesinden” şikayetçi? Mevcut insanları inşa eden, şekil veren heykeltıraş kendisi değilmiş gibi? Daha da somutlaştıralım dilerseniz. Yeni kuşağın empatiden yoksun, dinlemeyen, ben merkeziyetçi, hayali ve hedefi olmayan bir nesil olduğunu söylüyor herkes, yakınarak ve çokça sitemle. Kuşaklar arasında hep bir kıyaslama… “Bizim zamanımızda” diye başlayan sayısız cümleler. Ortaya çıkarttığınız eser sizi memnun etmiyorsa eğer, eserinize öfkelenmenizin bir mantığı yoktur. En fazla rahatlarsınız, suçlayacak ve öfkenizi kusacağınız bir şey bulduğunuz için. Biz bu değerleri nerede kaybettik, nasıl kaybettik, bize neler oldu sorularına hiç girmeyeceğim. Bunun üzerine yeterince yazılan, çizilen, okunan, söylenen var zaten. Geçmişi değiştiremeyiz ve değiştiremediğimiz şeyler üzerinde çabalamak fazlasıyla işlevsiz ve yorucu. Şimdi ve geleceğe odaklanalım istiyorum biraz. Belki ortaya çıkardığımız heykeli henüz tamamlamadık. Tamamlamış olsak bile o hayat bulup yeni bir heykel yapmaya başlayacak. Nasıl bir eser ortaya çıkarmak istiyoruz? Şu anki eserimizde neler eksik ve nasıl tamamlayabiliriz? Bir ekmeğe basılmayacağını küçüklükten itibaren nasıl aşılıyorsak bu topluma, aynı hassasiyeti; empati, şefkat, saygı, hoşgörü, yardımlaşma, sorumluluk gibi konularda da gösterebilmeliyiz. O ekmeğe basılınca aile ya da toplum nasıl bir tepki veriyorsa, diğer değerlerin ihlaline verilen tepki de aynı şiddette olmalıdır. Bir hayvanın incitilmemesi gerektiğini, şiddetin karşısında olunmasını, başkasını küçümsememeyi ve hassasiyetlere saygı duymayı, insanları oldukları gibi kabullenmeyi, paylaşmayı, sorumluluk almayı ve gıpta ile baktığımız daha bir sürü değeri, ekmeğe basılmaması gerektiği nasıl öğreniliyorsa öyle öğretmeli ve önemsemeliyiz. Sosyal kontrolü sağlamamız gerektiğini biliyoruz. Ancak bunun nasıl sağlanacağı toplumun becerisine kalmış. En iyi öğrenme taklittir, derler. Dinlenilmek istiyorsak dinleyeceğiz, hoşgörüyü önce kendimiz göstereceğiz, paylaşacağız, seveceğiz, koruyacağız, sorumluluk alacağız. Bizden sonrakilerden ne istiyorsak onlara öyle davranacağız. Bu sebeple bir heykeltıraş olarak önce kendimizi değiştirip, sanatımızı istediğimiz doğrultuda revize ederek inşa etmeye devam edeceğiz. Bir kelebeğin kanat çırpması gibi, uyuyan bir kişinin herkesi uyandırmaya yetmesi gibi daha büyük kitlelere ulaşıp değişimi hızlandırmak için mevcut şartların bilgisine hakim ve etkin şekilde kullanır olacağız. Madem ki popüler kültürün etkili olduğu bir çağda yaşıyoruz, neden iyilik popüler olmasın? Neden sosyal medyada, televizyonlarda kan, kavga, vahşet, hırsızlık, şiddet görünür vaziyetteyken değerlerimiz hepsinin üzerini zarif bir tül gibi örtüp yepyeni başlangıçlara yelken açılmasın? Neden iltifatlar argolara, jargonlara karşı bir dil devrimi yapmasın? Eser bizim, sanatçı biziz. Ve en önemlisi toplum olarak hareket etmeliyiz. Heykeltıraşın beyni farklı bir şey söylerken eli farklı bir şey yapmamalı. Eserin burnunu yapması gerekirken ayakları arkasına götürmemeli. Önce değerlerimizi toplum olarak benimseyip sonra nesillere aktarmalıyız. Tek vücutta olmayı başarmalıyız. Ve henüz başarılamayan bir şey için ortaya çıkan eser suçlanıyorsa, “başarısızlığının sorumluluğunu başkalarına yüklemeyi” bir değer olarak esere aktarıldığının farkında olalım en azından. Belki şikayetçi olunan neslin davranışlarının sebebini anlamada bir adım atmış oluruz o zaman.
Selam ile…
Yazınızı okurken her kelimesinde 'ne kadar da haklı' demekten kendimi alıkoyamadım Bahar Hanım. Sahi yaşadığımız çağda "neden iyilik popüler olmasın"... Topluma ışık tutacak nice yazılarınızı okumak dileği ile
Guzel ve manali bir yazı olmus eline emegine saglik canim
Eline emegine saglik cok güzel bir anlatim olmuş
Çok teşekkür ederim...
Çok güzel bir anlatım olmuş başarılar
Çok teşekkür ederim.
Çok güzel bir anlatım olmuş başarılar
Çok güzel olmuş. Emeginize sağlık yazıda bahsettiğiniz gibi hep birlikte el birliği ile iyilikleri yay***i. Önce kendimiz iyi ol***ı ki topluma faydalı olalım. Yazınızda çok güzel nasihatlar aldık. Devamını bekliyoruz.
İyi dileklerimizle, çok teşekkür ederim.
Harika bir anlatım olmuş emeğine saglik Sümeyye hanım
Çok teşekkür ederim.
Yine harika bir yazı olmuş tebrikler Bahar hanim
Çok teşekkür ederim.
Toplumu ve bizi biliçlendir dirdiğiniz için çok teşekkür ederiz .
Çok sağolun Ali Bey.
Elinize yüreğinize saglik toplumsal farkındalık oluşturan sade, halkın seviyesine inilerek yazılmış güzel bir deneme yazısı. Bir edebiyat araştırmacısı olarak teknik açıdan da güzel olduğunu soyleyebilirim. Devamını bekliyoruz güzel ins
Yorumunuz çok kıymetli, çok teşekkür ederim.
Toplum olma bilincimizin temel yapı taşlarını oluşturan bu konuda yazdığınız farkındalık yazısı için teşekkür ederim. Eminim birçoğumuza yol gösterecek, yolumuza ışık tutacak, bir o kadar da kendimize dönüp baktıracaktır. Emeğine sağlık canım eşim. Başarılarının devamını dilerim.
Teşekkür ederim, özüm.
Ufkumuzu açtığınız için teşekkürler, yazılarınızın devamını heyecanla bekliyoruz.
Çok teşekkür ederim.
Çok çok haklısınız hocam, baştan sona dile getiremediklerimizi siz yazmışsınız. Şu dünyaya değerlerine sahip çıkan, saygılı, sevgi dolu, dürüst bir "insan" bırakmak için çabalayan bir anne olarak yazınızı ara ara kendime hatırlatacağım. Sevgiler
Ne güzel bir annesiniz, teşekkür ederim.
Tebrikler çok doğru bir yazı olmuş devamında beklerim
Çok teşekkür ederim.
Halet-i ruhiyemizi çok güzel dile getirmişsiniz.Yüreğinize sağlık Bahar Hanım ❤
Çok naifsiniz, teşekkürler.
Topluma ve ebeveynlere gerçeği yansıtan çok güzel ve anlamlı bir makale olmuş tebrik ederim kızım.bizlerde ebeveynler olarak yaşadıklarımızı çocuklarımızda uygulamaya çalışıyoruz ama çoğu zaman dogrularimiz bile ters tepiyor bazen oturup ağlıyorum nerede yanlış yapıyorum diye kendimle yüzleşiyor um.gecmiste sevgi saygı edep vardı evet çocuklara söz hakkı yoktu sıkı bir yönetim vardı biz öyle gördük atalarımızdan ama devir değişti insanlık değişti saygı sevgi edep değişik boyutlara büründü.keske toplum olarak geçmişte de gelecektede birbirimizi anlayan edep ve saygı çerçevesinde nesiller yetiştiren sevgiyi önce çekirdek aileden başlayıp sonra gelecek nesillere aktarmayla başladığının bilincine varsak şimdi belkide birçok çocuğumuzu seklillendirip madde batakligindan kurtarabilirdik herkes anne baba olma***i bence benim nacizhane fikrim.toplum olarak üzerimize çok görevler düşüyor fakat toplumumuz bana değmeyen yılan bin yaşasın kafasında .böyle olma***ı .bizleri de ne olacağı belli degi
O kadar haklısınız ki, temennilerimiz karşılık bulur umarım... Teşekkür ederim
✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨
Bir şeylerin farkına varmamız gereken bir Yazı olmuş çok güzel
Çok teşekkür ederim...